1.KRALLAR 18:16-46
1.KRALLAR 18:16-46 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
Ovadya gidip Ahav'ı gördü, ona durumu anlattı. Bunun üzerine Ahav İlyas'ı karşılamaya gitti. İlyas'ı görünce, “Ey İsrail'i sıkıntıya sokan adam, sen misin?” diye sordu. İlyas, “İsrail'i sıkıntıya sokan ben değilim, seninle babanın ailesi İsrail'i sıkıntıya soktunuz” diye karşılık verdi, “RAB'bin buyruklarını terk edip Baallar'ın ardınca gittiniz. Şimdi haber sal: Bütün İsrail halkı, İzebel'in sofrasında yiyip içen Baal'ın dört yüz elli peygamberi ve Aşera'nın dört yüz peygamberi Karmel Dağı'na gelip önümde toplansın.” Ahav bütün İsrail'e haber salarak peygamberlerin Karmel Dağı'nda toplanmalarını sağladı. İlyas halka doğru ilerleyip, “Daha ne zamana kadar böyle iki taraf arasında dalgalanacaksınız?” dedi, “Eğer RAB Tanrı'ysa, O'nu izleyin; yok eğer Baal Tanrı'ysa, onun ardınca gidin.” Halk İlyas'a hiç karşılık vermedi. İlyas konuşmasını şöyle sürdürdü: “RAB'bin peygamberi olarak sadece ben kaldım. Ama Baal'ın dört yüz elli peygamberi var. Bize iki boğa getirin. Birini Baal'ın peygamberleri alıp kessinler, parçalayıp odunların üzerine koysunlar; ama odunları yakmasınlar. Öbür boğayı da ben kesip hazırlayacağım ve odunların üzerine koyacağım; ama odunları yakmayacağım. Sonra siz kendi ilahınızı adıyla çağırın, ben de RAB'bi adıyla çağırayım. Hangisi ateşle karşılık verirse, Tanrı odur.” Bütün halk, “Peki, öyle olsun” dedi. İlyas, Baal'ın peygamberlerine, “Kalabalık olduğunuz için önce siz boğalardan birini seçip hazırlayın ve ilahınızı adıyla çağırın” dedi, “Ama ateş yakmayın.” Kendilerine verilen boğayı alıp hazırlayan Baal'ın peygamberleri sabahtan öğlene kadar, “Ey Baal, bize karşılık ver!” diye yalvardılar. Ama ne bir ses vardı, ne de bir karşılık. Yaptıkları sunağın çevresinde zıplayıp oynadılar. Öğleyin İlyas onlarla alay etmeye başladı: “Bağırın, yüksek sesle bağırın! O tanrıymış. Belki dalgındır, ya da heladadır, belki de yolculuk yapıyor! Yahut uyuyordur da uyandırmak gerekir!” Böylece yüksek sesle bağırdılar. Adetleri uyarınca, kılıç ve mızraklarla kanlarını akıtıncaya dek bedenlerini yaraladılar. Öğlenden akşam sunusu saatine kadar kıvrandılar. Ama hâlâ ne bir ses, ne ilgi, ne de bir karşılık vardı. O zaman İlyas bütün halka, “Bana yaklaşın” dedi. Herkes onun çevresinde toplandı. İlyas RAB'bin yıkılan sunağını onarmaya başladı. On iki taş aldı. Bu sayı RAB'bin Yakup'a, “Senin adın İsrail olacak” diye bildirdiği Yakupoğulları oymaklarının sayısı kadardı. İlyas bu taşlarla RAB'bin adına bir sunak yaptırdı. Çevresine de iki sea tohum alacak kadar bir hendek kazdı. Sunağın üzerine odunları dizdi, boğayı parça parça kesip odunların üzerine yerleştirdi. “Dört küp su doldurup yakmalık sunuyla odunların üzerine dökün” dedi. Sonra, “Bir daha yapın” dedi. Bir daha yaptılar. “Bir kez daha yapın” dedi. Üçüncü kez aynı şeyi yaptılar. O zaman sunağın çevresine akan su hendeği doldurdu. Akşam sunusu saatinde, Peygamber İlyas sunağa yaklaşıp şöyle dua etti: “Ey İbrahim'in, İshak'ın ve İsrail'in Tanrısı olan RAB! Bugün bilinsin ki, sen İsrail'in Tanrısı'sın, ben de senin kulunum ve bütün bunları senin buyruklarınla yaptım. Ya RAB, bana yanıt ver! Yanıt ver ki, bu halk senin Tanrı olduğunu anlasın. Onların yine sana dönmelerini sağla.” O anda gökten RAB'bin ateşi düştü. Düşen ateş yakmalık sunuyu, odunları, taşları ve toprağı yakıp hendekteki suyu kuruttu. Halk olanları görünce yüzüstü yere kapandı. “RAB Tanrı'dır, RAB Tanrı'dır!” dediler. İlyas, “Baal'ın peygamberlerini yakalayın, hiçbirini kaçırmayın” diye onlara buyruk verdi. Peygamberler yakalandı, İlyas onları Kişon Vadisi'ne götürüp orada öldürdü. Sonra İlyas, Ahav'a, “Git, yemene içmene bak; çünkü güçlü bir yağmur sesi var” dedi. Ahav yiyip içmek üzere oradan ayrılınca, İlyas Karmel Dağı'nın tepesine çıktı. Yere kapanarak başını dizlerinin arasına koydu. Sonra uşağına, “Haydi git, denize doğru bak!” dedi. Uşağı gidip denize baktı ve, “Hiçbir şey görmedim” diye karşılık verdi. İlyas, uşağına yedi kez, “Git, bak” dedi. Yedinci kez gidip bakan uşak, “Denizden avuç kadar küçük bir bulut çıkıyor” dedi. İlyas şöyle dedi: “Git, Ahav'a, ‘Yağmura yakalanmadan arabanı al ve geri dön’ de.” Tam o sırada gökyüzü bulutlarla karardı, rüzgar çıktı, şiddetli bir yağmur başladı. Ahav hemen arabasına binip Yizreel'e gitti. Üzerine RAB'bin gücü inen İlyas kemerini kuşanıp Yizreel'e kadar Ahav'ın önünde koştu.
1.KRALLAR 18:16-46 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
Ve Obadya Ahabı karşılamağa gitti, ve ona bildirdi; ve Ahab İlyayı karşılamak için gitti. Ve vaki oldu ki, Ahab İlyayı görünce Ahab ona dedi: Ey İsraili derde sokan adam, sen misin? Ve dedi: İsraili derde ben sokmadım; ancak sen ve babanın evi RABBİN emirlerini bırakarak siz soktunuz, ve Baalların ardınca gittin. Ve şimdi gönder, ve bütün İsraili, ve İzebelin sofrasında yemek yiyen Baalın dört yüz elli peygamberini ve dört yüz Aşera peygamberini Karmel dağına yanıma topla. Ve Ahab bütün İsrail oğullarına gönderdi, ve peygamberleri Karmel dağına topladı. Ve İlya bütün kavma yaklaşıp dedi: Ne vakte kadar iki tarafa topallıyacaksınız? Eğer Yehova Allah ise onun ardınca yürüyün; ve eğer Baal ise onun ardınca yürüyün. Ve kavm ona hiç bir cevap vermedi. Ve İlya kavma dedi: RABBİN peygamberi olarak ben, yalnız ben kaldım; fakat Baalın peygamberleri dört yüz elli kişidirler. Ve bize iki boğa verilsin; ve kendileri için bir boğa seçsinler, ve onu parçalara ayırsınlar; ve odunların üzerine koysunlar; ve ateş koymasınlar; ben de obir boğayı hazırlıyacağım, ve odunları üzerine koyacağım, ve ateş koymıyacağım. Ve siz ilâhınızın ismini çağırın, ben de Yehovanın ismini çağıracağım; ve hangi Allah ateşle cevap verirse, Allah odur. Ve bütün kavm cevap verdi: Bu söz iyidir, dedi. Ve İlya Baalın peygamberlerine dedi: Bir boğayı kendiniz için seçin, ve önce onu hazırlayın; çünkü siz çokluksunuz; ve ilâhınızın ismini çağırın, fakat ateş koymayın. Ve kendilerine verilen boğayı alıp hazırladılar, ve sabahtan öğleye kadar: Ey Baal, bize cevap ver, diye Baalın ismini çağırdılar. Fakat ses yoktu, ve cevap veren yoktu. Ve yaptıkları mezbahın etrafında sıçraştılar. Ve vaki oldu ki, öğleyin İlya onlarla eğlenip dedi: Yüksek sesle çağırın; çünkü o bir ilâhtır; ya dalgındır, yahut helâdadır, ya yolculuk ediyor, belki de uykudadır da uyandırmak gerek. Ve yüksek sesle bağırdılar, ve usullerine göre üzerlerinden kan akıncıya kadar kılıçlarla ve kargılarla kendilerini yaraladılar. Ve vaki oldu ki, öğle vakti geçince, akşam takdimesi arzolunduğu vakte kadar peygamberlik ettiler; fakat ses yok, ve cevap veren yok, kulak asan da yoktu. Ve İlya bütün kavma dedi: Yanıma yaklaşın; ve bütün kavm onun yanına yaklaştılar. Ve RABBİN yıkık mezbahını onardı. Ve: Senin adın İsrail olacak, diye kendisine RABBİN sözü gelmiş olan Yakubun oğulları sıptlarının sayısına göre, İlya on iki taş aldı. Ve o taşlarla RABBİN ismine mezbah yaptı; ve mezbahın çevresine iki ölçek tohum alacak kadar bir hendek yaptı. Ve odunları dizdi, ve boğayı parçalara kesti, ve odunların üzerine koydu. Ve dedi: Su ile dört küp doldurun, ve yakılan takdimenin üzerine, ve odunların üzerine dökün. Ve dedi: İkileyin, ve ikilediler. Ve dedi: Üçleyin; ve üçlediler. Ve su mezbahın çevresine aktı; ve hendeği de su ile doldurdu. Ve akşam takdimesi arzolunacağı zaman vaki oldu ki, peygamber İlya yaklaştı, ve dedi: Ey İbrahimin, İshakın, ve İsrailin Allahı RAB, bugün bilinsin ki, İsrailde sen Allahsın, ve ben senin kulunum, ve bütün bu şeyleri senin sözünle yaptım. Bana cevap ver, ya RAB, bana cevap ver, ve bu kavm bilsinler ki, ya RAB, sen Allahsın, ve onların yüreğini sen geri çevirdin. Ve RABBİN ateşi düştü, ve yakılan takdimeyi, ve odunları, ve taşları, ve toprağı yiyip bitirdi, ve hendekte olan suyu yaladı. Ve bütün kavm gördü, ve yüz üstü düştüler; ve dediler: Yehova Allahtır, Yehova Allahtır. Ve İlya onlara dedi: Baalın peygamberlerini tutun; onlardan kimse kaçıp kurtulmasın. Ve onları tuttular; ve İlya onları Kişon vadisine indirdi, ve onları orada boğazladı. Ve İlya Ahaba dedi: Çık, ye ve iç; çünkü yağmur bolluğu sesi var. Ve Ahab yemek ve içmek için çıktı. Ve İlya Karmel tepesine çıktı; ve yere çömeldi, ve yüzünü dizleri arasına koydu. Ve uşağına dedi: Haydi, çık, deniz yoluna bak. Ve çıkıp baktı, ve: Bir şey yok, dedi. Ve yedi kere ona: Yine git, dedi. Ve vaki oldu ki, yedinci kerede uşak dedi: İşte, denizden küçük bir bulut çıkıyor, insan avucu kadar. Ve dedi: Çık, Ahaba de: Arabanı koş, ve in de yağmur seni alıkoymasın. Ve o arada vaki oldu ki, gökler bulutlarla ve yelle karardı, ve büyük bir yağmur oldu. Ve Ahab bindi, ve Yizreele gitti; ve RABBİN eli İlyanın üzerinde idi; ve o belini kuşattı, ve Yizreele girilecek yere kadar Ahabın önünde koştu.
1.KRALLAR 18:16-46 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
Ovadya gidip Ahav'ı gördü, ona durumu anlattı. Bunun üzerine Ahav İlyas'ı karşılamaya gitti. İlyas'ı görünce, “Ey İsrail'i sıkıntıya sokan adam, sen misin?” diye sordu. İlyas, “İsrail'i sıkıntıya sokan ben değilim, seninle babanın ailesi İsrail'i sıkıntıya soktunuz” diye karşılık verdi, “RAB'bin buyruklarını terk edip Baallar'ın ardınca gittiniz. Şimdi haber sal: Bütün İsrail halkı, İzebel'in sofrasında yiyip içen Baal'ın dört yüz elli peygamberi ve Aşera'nın dört yüz peygamberi Karmel Dağı'na gelip önümde toplansın.” Ahav bütün İsrail'e haber salarak peygamberlerin Karmel Dağı'nda toplanmalarını sağladı. İlyas halka doğru ilerleyip, “Daha ne zamana kadar böyle iki taraf arasında dalgalanacaksınız?” dedi, “Eğer RAB Tanrı'ysa, O'nu izleyin; yok eğer Baal Tanrı'ysa, onun ardınca gidin.” Halk İlyas'a hiç karşılık vermedi. İlyas konuşmasını şöyle sürdürdü: “RAB'bin peygamberi olarak sadece ben kaldım. Ama Baal'ın dört yüz elli peygamberi var. Bize iki boğa getirin. Birini Baal'ın peygamberleri alıp kessinler, parçalayıp odunların üzerine koysunlar; ama odunları yakmasınlar. Öbür boğayı da ben kesip hazırlayacağım ve odunların üzerine koyacağım; ama odunları yakmayacağım. Sonra siz kendi ilahınızı adıyla çağırın, ben de RAB'bi adıyla çağırayım. Hangisi ateşle karşılık verirse, Tanrı odur.” Bütün halk, “Peki, öyle olsun” dedi. İlyas, Baal'ın peygamberlerine, “Kalabalık olduğunuz için önce siz boğalardan birini seçip hazırlayın ve ilahınızı adıyla çağırın” dedi, “Ama ateş yakmayın.” Kendilerine verilen boğayı alıp hazırlayan Baal'ın peygamberleri sabahtan öğlene kadar, “Ey Baal, bize karşılık ver!” diye yalvardılar. Ama ne bir ses vardı, ne de bir karşılık. Yaptıkları sunağın çevresinde zıplayıp oynadılar. Öğleyin İlyas onlarla alay etmeye başladı: “Bağırın, yüksek sesle bağırın! O tanrıymış. Belki dalgındır, ya da heladadır, belki de yolculuk yapıyor! Yahut uyuyordur da uyandırmak gerekir!” Böylece yüksek sesle bağırdılar. Adetleri uyarınca, kılıç ve mızraklarla kanlarını akıtıncaya dek bedenlerini yaraladılar. Öğlenden akşam sunusu saatine kadar kıvrandılar. Ama hâlâ ne bir ses, ne ilgi, ne de bir karşılık vardı. O zaman İlyas bütün halka, “Bana yaklaşın” dedi. Herkes onun çevresinde toplandı. İlyas RAB'bin yıkılan sunağını onarmaya başladı. On iki taş aldı. Bu sayı RAB'bin Yakup'a, “Senin adın İsrail olacak” diye bildirdiği Yakupoğulları oymaklarının sayısı kadardı. İlyas bu taşlarla RAB'bin adına bir sunak yaptırdı. Çevresine de iki sea tohum alacak kadar bir hendek kazdı. Sunağın üzerine odunları dizdi, boğayı parça parça kesip odunların üzerine yerleştirdi. “Dört küp su doldurup yakmalık sunuyla odunların üzerine dökün” dedi. Sonra, “Bir daha yapın” dedi. Bir daha yaptılar. “Bir kez daha yapın” dedi. Üçüncü kez aynı şeyi yaptılar. O zaman sunağın çevresine akan su hendeği doldurdu. Akşam sunusu saatinde, Peygamber İlyas sunağa yaklaşıp şöyle dua etti: “Ey İbrahim'in, İshak'ın ve İsrail'in Tanrısı olan RAB! Bugün bilinsin ki, sen İsrail'in Tanrısı'sın, ben de senin kulunum ve bütün bunları senin buyruklarınla yaptım. Ya RAB, bana yanıt ver! Yanıt ver ki, bu halk senin Tanrı olduğunu anlasın. Onların yine sana dönmelerini sağla.” O anda gökten RAB'bin ateşi düştü. Düşen ateş yakmalık sunuyu, odunları, taşları ve toprağı yakıp hendekteki suyu kuruttu. Halk olanları görünce yüzüstü yere kapandı. “RAB Tanrı'dır, RAB Tanrı'dır!” dediler. İlyas, “Baal'ın peygamberlerini yakalayın, hiçbirini kaçırmayın” diye onlara buyruk verdi. Peygamberler yakalandı, İlyas onları Kişon Vadisi'ne götürüp orada öldürdü. Sonra İlyas, Ahav'a, “Git, yemene içmene bak; çünkü güçlü bir yağmur sesi var” dedi. Ahav yiyip içmek üzere oradan ayrılınca, İlyas Karmel Dağı'nın tepesine çıktı. Yere kapanarak başını dizlerinin arasına koydu. Sonra uşağına, “Haydi git, denize doğru bak!” dedi. Uşağı gidip denize baktı ve, “Hiçbir şey görmedim” diye karşılık verdi. İlyas, uşağına yedi kez, “Git, bak” dedi. Yedinci kez gidip bakan uşak, “Denizden avuç kadar küçük bir bulut çıkıyor” dedi. İlyas şöyle dedi: “Git, Ahav'a, ‘Yağmura yakalanmadan arabanı al ve geri dön’ de.” Tam o sırada gökyüzü bulutlarla karardı, rüzgar çıktı, şiddetli bir yağmur başladı. Ahav hemen arabasına binip Yizreel'e gitti. Üzerine RAB'bin gücü inen İlyas kemerini kuşanıp Yizreel'e kadar Ahav'ın önünde koştu.