ELÇİLERİN İŞLERİ 27:21-44

ELÇİLERİN İŞLERİ 27:21-44 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Adamlar uzun zaman yemek yiyemeyince Pavlus ortaya çıkıp şöyle dedi: “Efendiler, beni dinleyip Girit'ten ayrılmamanız, bu zarar ve ziyana uğramamanız gerekirdi. Şimdi size öğüdüm şu: Cesur olun! Gemi mahvolacak, ama aranızda hiçbir can kaybı olmayacak. Çünkü kendisine ait olduğum, kendisine kulluk ettiğim Tanrı'nın bir meleği bu gece yanıma gelip dedi ki, ‘Korkma Pavlus, Sezar'ın önüne çıkman gerekiyor. Dahası Tanrı, seninle birlikte yolculuk edenlerin hepsini sana bağışlamıştır.’ Bunun için efendiler, cesur olun! Tanrı'ya inanıyorum ki, her şey tıpkı bana bildirildiği gibi olacak. Ancak bir adada karaya oturmamız gerekiyor.” On dördüncü gece İyon Denizi'nde sürükleniyorduk. Gece yarısına doğru gemiciler karaya yaklaştıklarını sezinlediler. Denizin derinliğini ölçtüler ve yirmi kulaç olduğunu gördüler. Biraz ilerledikten sonra bir daha ölçtüler, on beş kulaç olduğunu gördüler. Kayalıklara bindirmekten korkarak kıçtan dört demir attılar ve günün tez doğması için dua ettiler. Bu sırada gemiciler gemiden kaçma girişiminde bulundular. Baş taraftan demir atacaklarmış gibi yapıp filikayı denize indirdiler. Ama Pavlus yüzbaşıyla askerlere, “Bunlar gemide kalmazsa, siz kurtulamazsınız” dedi. Bunun üzerine askerler ipleri kesip filikayı denize düşürdüler. Gün doğmak üzereyken Pavlus herkesi yemek yemeye çağırdı. “Bugün on dört gündür kaygılı bir bekleyiş içindesiniz, hiçbir şey yemeyip aç kaldınız” dedi. “Bunun için size rica ediyorum, yemek yiyin. Kurtuluşunuz için bu gerekli. Hiçbirinizin başından tek kıl bile eksilmeyecektir.” Pavlus bunları söyledikten sonra ekmek aldı, hepsinin önünde Tanrı'ya şükretti, ekmeği bölüp yemeye başladı. Hepsi bundan cesaret alarak yemek yedi. Gemide toplam iki yüz yetmiş altı kişiydik. Herkes doyduktan sonra, buğdayı denize boşaltarak gemiyi hafiflettiler. Gündüz olunca gördükleri karayı tanıyamadılar. Ama kumsalı olan bir körfez farkederek, mümkünse gemiyi orada karaya oturtmaya karar verdiler. Demirleri kesip denizde bıraktılar. Aynı anda dümenlerin iplerini çözüp ön yelkeni rüzgara vererek kumsala yöneldiler. Gemi bir kum yükseltisine çarpıp karaya oturdu. Geminin başı kuma saplanıp kımıldamaz oldu, kıç tarafı ise dalgaların şiddetiyle dağılmaya başladı. Askerler, tutuklulardan hiçbiri yüzerek kaçmasın diye onları öldürmek niyetindeydi. Ama Pavlus'u kurtarmak isteyen yüzbaşı askerleri bu düşünceden vazgeçirdi. Önce yüzme bilenlerin denize atlayıp karaya çıkmalarını, sonra geriye kalanların, kiminin tahtalara kiminin de geminin öbür döküntülerine tutunarak onları izlemesini buyurdu. Böylelikle herkes sağ salim karaya çıktı.

ELÇİLERİN İŞLERİ 27:21-44 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

Ve onlar çoktan beri yemeksiz kalınca, Pavlus o vakit ortalarında durup dedi: Efendiler, gerçi beni dinliyip Giritten açılmamalı, ve bu zahmet ve zarara uğramamalı idiniz. Ve şimdi hatırınızı hoş tutmanızı size nasihat ederim; çünkü sizden hiç bir can zayolmıyacak, ancak gemi. Çünkü kendisinin olduğum, ve kendisine de hizmet ettiğim Allahın bir meleği bu gece yanımda durup dedi: Korkma, Pavlus; sana Kayserin önünde durmak gerektir; ve işte, bütün seninle beraber gemide gidenleri Allah sana bağışladı. Bunun için, efendiler, hatırınızı hoş tutun; çünkü Allaha iman ederim ki, onun bana söylediği gibi olacaktır. Fakat bizim bir adaya düşmemiz gerektir. On dördüncü gece geldiği zaman, biz Adriya denizinde sürüklenmekte iken, gece yarısına doğru gemiciler karanın yakınlaştığını sandılar; ve iskandil edip yirmi kulaç buldular; biraz ileride yine iskandil edip on beş kulaç buldular. Kayalığa düşmekten korkarak kıçtan dört demir salıp gündüz gelsin diye dua ettiler. Gemiciler gemiden kaçmağa çalışıp baştan demir atıyorlarmış gibi sandalı denize indirince, Pavlus yüzbaşıya ve askerlere dedi: Bunlar gemide kalmazlarsa, kurtulamazsınız. O zaman askerler sandalın iplerini kesip onu düşürdüler. Ve sabah olmak üzre iken, Pavlus hepsinin yemek yemelerini rica ederek dedi: Bugün on dördüncü gündür bekliyip bir şey yemiyerek aç kaldınız. Bunun için yemek yemenizi rica ediyorum; zira bu sizin kurtuluşunuz içindir; çünkü hiç birinizin başından bir kıl zayolmıyacaktır. Bunu dedikten sonra, ekmek alıp hepsinin karşısında Allaha şükretti; ve onu kırıp yemeğe başladı. Ve hepsi cesaretlenip onlar da yemek yediler. Gemide hepimiz iki yüz yetmiş altı can idik. Ve onlar yemekten doydukları zaman, buğdayı denize atarak gemiyi hafiflettiler. Gündüz olunca, karayı tanımadılar; fakat kumsalı olan bir körfez gördüler, ve gemiyi oraya sürebilir miyiz diye öğütleştiler. Demirleri kesip denizde bıraktılar, ayni zamanda dümenin iplerini çözdüler; ve gabiye yelkenini yele kaldırıp kumsala doğru gittiler; iki denizin birleştiği bir yere düşerek gemiyi karaya oturttular; ve geminin başı saplanıp kımıldanmaz oldu, fakat dalgaların zorundan kıç dağılmağa başladı. Mahpuslardan biri yüzüp kaçmasın diye askerler onları öldürmeğe niyet ettiler. Fakat yüzbaşı, Pavlusu kurtarmak istiyerek, niyetlerini yapmaktan onları alıkoydu. Ve önce yüzebilenler gemiden atılıp, geri kalanlar da, kimi tahtalar üzerinde, kimi de gemiden olan başka şeyler üzerinde karaya çıksınlar, diye emretti. Ve böylece vaki oldu ki, hepsi kurtulup karaya çıktılar.

ELÇİLERİN İŞLERİ 27:21-44 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Uzun süre ağızlarına hiçbir şey koymamışlardı. Bunun üzerine Pavlus ortalarında durup, “Arkadaşlar!” dedi, “Beni dinlemeliydiniz; bu yıkımı, bu zararı başınıza getirmemek için Girit'ten açılmamalıydınız. Ama şu anda yürekli olmanızı öğütlerim. İçinizden hiçbirinin canına bir zarar gelmeyecek; yalnız gemi yok olacak. Çünkü bu gece, bağlı olduğum ve kendisine kulluk ettiğim Tanrı'nın bir meleği yanımda durup, ‘Korkma, Pavlus’ dedi, ‘Senin Sezar'ın karşısına çıkman gerekiyor. İşte onun için Tanrı seninle gemi yolculuğunda bulunanların tümünü sana bağışladı.’ Bu nedenle yüreklenin, arkadaşlar. Çünkü benim Tanrı'ya imanım vardır; her şey bana bildirdiği gibi olacaktır. Ancak bir adaya bindirmemiz gerekiyor.” Adriyatik Denizi'nde sürüklenmemizin on dördüncü gecesi, gece yarısı dolaylarında, gemiciler bir karaya yaklaştıklarını anladılar. Denizin derinliğini ölçtüler ve yirmi kulaç olduğunu gördüler. Biraz daha ilerledikten sonra yeniden denizin derinliğini ölçtüler; on beş kulaç olduğunu gördüler. Kayalıklara bindirmekten korkuyorduk. Bu nedenle kıçtan dört demir attılar ve günün doğması için dua ettiler. Gemiden ayrılmak amacıyla filikayı denize indiren gemiciler, baş taraftan demir atacak gibi davrandılar. Pavlus yüzbaşıya ve askerlere, “Bu adamlar gemide kalmazlarsa siz kurtulamazsınız” dedi. Bunun üzerine askerler filikanın iplerini kesip onu salıverdiler. Günün doğuşundan önce Pavlus herkese yemek yemelerini öğütledi. “Bugün on dördüncü gündür” dedi, “Ağzınıza bir lokma ekmek koymadan, sinirleriniz gergin, bekliyorsunuz. Besinsiz kaldınız. Bu nedenle yemek yemenizi öğütlerim. Çünkü kurtuluşunuz için gerekli bu. Hiç kimsenin başından bir tek kıl eksilmeyecektir.” Pavlus bunları söyledikten sonra ekmek aldı; herkesin önünde Tanrı'ya şükran sunduktan sonra bölüp yemeye başladı. Hepsi de yüreklendi ve yemeye koyuldular. Bizler –gemideki canların toplamı– iki yüz yetmiş altı kişiydik. Herkes doyacak kadar yemek yedikten sonra buğdayı denize boşaltıp gemiyi hafiflettiler. Gün doğunca karayı tanıyamadılar. Kumsalı olan bir koy gördüler; gemiyi oraya yanaştırıp yanaştıramayacaklarını düşündüler. Demirleri kaldırıp denize bıraktılar. Bu arada dümenlerin bağlarını gevşettiler; ön yelkeni rüzgara açıp kumsala doğru yöneldiler. Ama gemi ters akımlı bir yere düştü ve baştan kara ettiler. Geminin baş tarafı saplanıp kımıldanmaz oldu, kıçı ise dalgaların gücünden parçalanmaya başladı. Askerler tutuklulardan hiçbiri yüzerek kaçamasın diye onları öldürmeyi tasarlıyordu. Ama Pavlus'u kurtarmak isteyen yüzbaşı onların bu tasarısına engel oldu. Önce yüzebilenlerin gemiden atlayıp karaya çıkmaları için buyruk verdi. Geriye kalanların ise kiminin bir tahta parçasına, kiminin de geminin başka bir parçasına tutunup onları izlemelerini buyurdu. Böylece herkes sağ salim karaya çıktı.