İBRANİLER 7:1-28
İBRANİLER 7:1-28 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
Bu Melkisedek, Şalem Kralı ve yüce Tanrı'nın kâhiniydi. Kralları bozguna uğratmaktan dönen İbrahim'i karşılamış ve onu kutsamıştı. İbrahim de ona her şeyin ondalığını verdi. Melkisedek, adının anlamına göre, önce “Doğruluk Kralı”dır; sonra da “Şalem Kralı”, yani “Esenlik Kralı”dır. Babasız, annesizdir; soyağacı yoktur. Ne günlerinin başlangıcı, ne yaşamının sonu vardır. Tanrı'nın Oğlu gibi sonsuza dek kâhin kalacaktır. Bakın, büyük ata İbrahim'in ganimetten ondalık verdiği bu adam ne kadar büyüktür! Levioğulları'ndan olup kâhinlik görevini üstlenenlere Kutsal Yasa uyarınca halktan, yani İbrahim'in soyundan oldukları halde, kardeşlerinden ondalık almaları buyrulmuştur. Melkisedek ise Levili kâhinlerin soyundan olmadığı halde, vaatleri alan İbrahim'den ondalık kabul etmiş ve onu kutsamıştır. Hiç kuşkusuz, kutsayan kutsanandan üstündür. Birinde ölümlü insanlar ondalık alıyor, ötekinde yaşadığına tanıklık edilen biri alıyor. Ondalık alan Levi bile İbrahim aracılığıyla ondalık vermiştir denebilir. Çünkü Melkisedek İbrahim'i karşıladığı zaman, Levi hâlâ atasının bedenindeydi. Eğer Levililer'in kâhinliği aracılığıyla yetkinliğe erişilebilseydi –nitekim Kutsal Yasa bu kâhinliği öngörerek halka verildi– Harun düzenine göre değil de, Melkisedek düzenine göre başka bir kâhinin gelmesinden söz etmeye ne gerek kalırdı? Çünkü kâhinlik değişince, Yasa da zorunlu olarak değişir. Kendisinden böyle söz edilen kişi başka bir oymaktandır. Bu oymaktan hiç kimse sunakta hizmet etmemiştir. Rabbimiz'in Yahuda oymağından geldiği açıktır. Musa bu oymaktan söz ederken kâhinlere ilişkin bir şey söylemedi. Melkisedek benzeri başka bir kâhin ortaya çıktığından, bu söylediğimiz artık daha da açıktır. O, Yasa'nın soyla ilgili önkoşuluna göre değil, yok edilemez bir yaşamın gücüne göre kâhin olmuştur. Çünkü, “Melkisedek düzeni uyarınca Sen sonsuza dek kâhinsin” diye tanıklık ediliyor. Önceki buyruk, zayıflığı ve yararsızlığı nedeniyle geçersiz kılındı. Çünkü Yasa hiçbir şeyi yetkinleştiremedi. Bunun yerine, aracılığıyla Tanrı'ya yaklaştığımız daha sağlam bir umut verildi. Bu da antsız olmadı. Öbürleri ant içilmeden kâhin olmuşlardı. Ama O kendisine, “Rab ant içti, kararından dönmez, Sen sonsuza dek kâhinsin” diyen Tanrı'nın andıyla kâhin oldu. Böylece İsa daha iyi bir antlaşmanın kefili olmuştur. Önceki düzende çok sayıda kâhin görev aldı. Çünkü ölüm, görevlerini sürdürmelerini engelliyordu. Ama İsa sonsuza dek yaşadığı için kâhinliği süreklidir. Bu nedenle O'nun aracılığıyla Tanrı'ya yaklaşanları tümüyle kurtaracak güçtedir. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır. Böyle bir başkâhinimiz –kutsal, suçsuz, lekesiz, günahkârlardan ayrılmış, göklerden daha yücelere çıkarılmış bir başkâhinimiz– olması uygundur. O, öbür başkâhinler gibi her gün önce kendi günahları, sonra da halkın günahları için kurbanlar sunmak zorunda değildir. Çünkü kendini sunmakla bunu ilk ve son kez yaptı. Kutsal Yasa, zayıflıkları olan insanları başkâhin atamaktadır. Ama Yasa'dan sonra gelen ant sözü, sonsuza dek yetkin kılınmış olan Oğul'u başkâhin atamıştır.
İBRANİLER 7:1-28 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
Ç ÜNKÜ Salem kıralı, Yüce Allahın kâhini, kıralları öldürmekten dönen İbrahimi karşılamış ve ona hayırdua etmiş olan, ve İbrahimin kendisine her şeyden ondalık verdiği bu Melkisedek (evvelâ, tercüme olunarak, salâh Kıralı, ve ondan sonra, Salem Kıralı, yani, selâmet Kıralı; babasız, anasız, nesepsiz olup kendisinde günlerin başlangıcı ve hayatın sonu olmıyarak, fakat Allahın Oğluna benzer kılınmış olarak) devam üzre kâhin kalıyor. İmdi bu adamın ne kadar büyük olduğunu görün; büyük ata İbrahim başlıca ganimetlerden ona ondalık vermiştir. Ve Levi oğullarından kâhinlik vazifesini alanların şeriate göre kavmdan, yani, İbrahim sulbünden çıkmış oldukları halde, kendi kardeşlerinden ondalık almağa emirleri vardır; fakat nesebi onlardan sayılmıyan zat İbrahimden ondalık almıştır, ve vaitler kendisinde olan zata hayırdua etmiştir. Ve itiraz olunamaz ki, hayırdua daha yüksek olandan daha küçüğe edilir. Ve burada fani olan adamlar ondalık alıyorlar, fakat orada yaşamakta olduğuna şehadet edilen bir zat alıyor. Ve denilebilir ki, ondalık alan Levi dahi İbrahim vasıtası ile ondalık vermiştir; çünkü Melkisedek onu karşıladığı zaman, henüz babasının sulbünde idi. İmdi Levili kâhinlik vasıtası ile kemal olsaydı (çünkü kavm bu kâhinlik altında şeriati almışlardı), Harun tertibi üzre sayılmıyıp Melkisedek tertibi üzre başka bir kâhinin zuhuruna artık ne lüzum kalırdı? Çünkü kâhinlik değişilince, şeriatin de değişilmesi icap eder. Çünkü hakkında bu şeyler söylenen zat başka bir sıpta mensuptur; bu sıpttan kimse mezbaha hizmet etmemiştir. Çünkü Rabbimizin Yahudadan zuhur etmiş olduğu bellidir, bu sıpta dair kâhinlik hakkında Musa bir şey söylemedi. Melkisedek benzeyişinde başka bir kâhin zuhur ettiğinden artık dediğimiz daha çok bellidir; o, cismanî emrin şeriatine göre değil, fakat sonsuz hayatın kuvvetine göre olmuştur; çünkü: “Melkisedek tertibi üzre, Sen ebediyen kâhinsin,” diye şehadet olunuyor. Çünkü zayıflığı ve faidesizliği sebebile evelce olan bir emrin iptali, (çünkü şeriat hiç bir şeyi kemale erdirmedi), ve onun yerine, vasıtası ile Allaha yaklaştığımız daha iyi bir ümidin ithali oluyor. Ve nitekim yeminsiz olmadı (çünkü onlar yeminsiz kâhin olmuşlardır, fakat o kendisine: “Rab and etti ve caymaz: Sen ebediyen kâhinsin,” diye söyliyenin vasıtası ile olmuştur), buna göre İsa daha iyi bir ahdin kefili olmuştur. Ve onlar sayıca çok kâhinler oldular, çünkü ölümden dolayı devamdan menedildiler; fakat o ebediyen baki olduğundan, değişmez kâhinliği vardır. Ve bundan dolayı kendi vasıtası ile Allaha yaklaşanları tamamen kurtarmağa kadirdir, çünkü onlar için şefaat etmek üzre daima yaşamaktadır. Çünkü bize mukaddes, suçsuz, lekesiz, günahkârlardan ayrılmış, göklerden daha yüksek olmuş böyle bir başkâhin gerekti; her gün başkâhinler gibi, önce kendi günahları için ve ondan sonra kavmın günahları için kurbanlar takdim etmeğe onun mecburiyeti yoktur; çünkü kendi kendini takdim ettiği zaman, bunu bir kerede yaptı. Çünkü şeriat zayıflığı olan adamları başkâhin tayin ediyor, fakat şeriatten sonra olan yemin sözü ebediyen kâmil kılınmış olan Oğulu tayin ediyor.
İBRANİLER 7:1-28 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
Melkisedek'e gelince, Salem Kralı, Ulu Tanrı'nın kâhiniydi. Krallara karşı zafer kazandıktan sonra geri dönen İbrahim'i karşılayıp kutsadı. İbrahim elde ettiği tüm malların onda birini ona verdi. Melkisedek adının çevirisi ilkin DOĞRULUK KRALI, sonra Salem Kralı, yani ESENLİK KRALI'dır. Onun ne babası, ne anası, ne de soyu var. Ne doğduğu gün biliniyor, ne de öldüğü gün! Tanrı Oğlu gibi, o da sürekli olarak kâhin kalır. Onun yüceliğini bir düşünün! Yüce ata İbrahim kazandıklarının onda birini ona verdi. Levioğulları'ndan kâhinlik görevini alanlar Kutsal Yasa uyarınca halktan, yani kendi kardeşlerinden ondalık toplamak için buyruk almışlardır. Onların da İbrahim soyundan geldiği unutulmasın! Öte yandan, Levililer'in soyundan gelmeyen Melkisedek İbrahim'den ondalık aldı ve vaatlere sahip olan İbrahim'i kutsadı. Büyüğün küçüğü kutsadığı tartışılmaz. Birinde ölümlü insanlar ondalık alıyorlar; öbüründeyse, yaşadığına tanıklık edilen kişi ondalık alıyor. Bu durumda, halktan ondalık alan Levioğulları ataları İbrahim aracılığıyla ondalık vermiştir diyebiliriz. Çünkü Melkisedek onunla karşılaştığında Levi daha atası İbrahim'in bedenindeydi. Kutsal Yasa halka Levililer'in kâhinlik ettiği düzende verildi. Eğer Levililer'in kâhinliğiyle yetkinliğe ermek olanağı bulunsaydı, Melkisedek düzenine göre başka bir kâhinin çıkmasına ne gerek kalırdı? Niçin Harun düzenine göre bir kâhin atanmasın? Çünkü kâhinlik düzeni değişince, Kutsal Yasa'nın da değişmesi zorunludur. Çünkü kendisi için bunların söylendiği kişi başka bir ailedendir. Bu soydan hiç kimse sunakta hizmet etmemiştir. Rabbimiz'in Yahuda soyundan geldiği açıktır. Musa bu soydan kâhinler yetişeceğine ilişkin hiçbir söz söylemedi. Melkisedek'e benzer başka bir kâhinin ortaya çıkmasıyla sorun daha da açıklığa kavuşuyor. Bu kişi dünyasal kurallar, yasalar uyarınca değil, yok edilemeyen yaşam gücüyle yetişti. Çünkü kendisine ilişkin şöyle tanıklık edildi: “Melkisedek düzeni uyarınca Sonsuza dek kâhinsin sen.” Güçsüzlüğü ve yararsızlığı yüzünden, daha önce gelen buyruk geçersiz sayılıyor. Çünkü Yasa hiçbir şeyi yetkinliğe erdiremedi. Bunun yerine daha üstün bir umut getiriliyor. İşte bununla Tanrı'ya yaklaşıyoruz. Üstün bir umut, çünkü içilen antla önem kazanıyor. Önceki kâhinler ant içilmeden kâhinliğe getirildi. Ama İsa kendisine şu sözü bildirenin andıyla geldi: “Rab ant içti, kararından dönmeyecek. Sonsuza dek kâhinsin sen.” Bununla İsa daha üstün bir antlaşmanın güvencesi oldu. Öncekiler sayıca çoktu, birbiri ardından kâhinlik ederlerdi. Çünkü ölüm onların sürekliliğini önlerdi. Ama İsa sonsuza dek kalıcı oluşu nedeniyle, hiçbir zaman değişmeyen kâhinliği elinde tutuyor. İşte bunun içindir ki, kendi aracılığıyla Tanrı'ya gelenleri tamamen kurtarmaya yeterlidir. Çünkü onlar adına yakarmak için her an yaşamaktadır. Bize böyle kutsal, kusursuz, lekesiz, günahlılardan apayrı, göklerden daha yücelere yükselmiş bir başkâhin gerekiyordu. Başkâhinler gibi her gün önce kendi günahları, sonra da halkın günahları için sunular sunmak zorunda olmayan bir başkâhin. O yalnız bir tek kez kendini sunduğunda bunu yaptı. Çünkü Yasa'ca atanan başkâhinler yetkinlikten yoksun insanlardır. Yasa'dan sonra gelen ant sözüyse, sonsuza dek yetkinliğe ermiş olan Oğul'u atadı.