LUKA 19:28-48

LUKA 19:28-48 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

İsa, bu sözleri söyledikten sonra önden yürüyerek Yeruşalim'e doğru ilerledi. Zeytin Dağı'nın yamacındaki Beytfaci ile Beytanya'ya yaklaştığında iki öğrencisini önden gönderdi. Onlara, “Karşıdaki köye gidin” dedi, “Köye girince, üzerine daha hiç kimsenin binmediği, bağlı duran bir sıpa bulacaksınız. Onu çözüp bana getirin. Biri size, ‘Onu niçin çözüyorsunuz?’ diye sorarsa, ‘Rab'bin ona ihtiyacı var’ dersiniz.” Gönderilen öğrenciler gittiler, her şeyi İsa'nın kendilerine anlattığı gibi buldular. Sıpayı çözerlerken hayvanın sahipleri onlara, “Sıpayı niye çözüyorsunuz?” dediler. Onlar da, “Rab'bin ona ihtiyacı var” karşılığını verdiler. Sıpayı İsa'ya getirdiler, üzerine kendi giysilerini atarak İsa'yı üstüne bindirdiler. İsa ilerlerken halk, giysilerini yola seriyordu. İsa Zeytin Dağı'ndan aşağı inen yola yaklaştığı sırada, öğrencilerinden oluşan kalabalığın tümü, görmüş oldukları bütün mucizelerden ötürü, sevinç içinde yüksek sesle Tanrı'yı övmeye başladılar. “Rab'bin adıyla gelen Kral'a övgüler olsun! Gökte esenlik, en yücelerde yücelik olsun!” diyorlardı. Kalabalığın içinden bazı Ferisiler O'na, “Öğretmen, öğrencilerini sustur!” dediler. İsa, “Size şunu söyleyeyim, bunlar susacak olsa, taşlar bağıracaktır!” diye karşılık verdi. İsa Yeruşalim'e yaklaşıp kenti görünce ağladı. “Keşke bugün sen de esenliğe giden yolu bilseydin” dedi. “Ama şimdilik bu senin gözlerinden gizlendi. Senin için öyle günler gelecek ki, düşmanların seni setlerle çevirecek, kuşatıp her yandan sıkıştıracaklar. Seni de, bağrındaki çocukları da yere çalacaklar. Sende taş üstünde taş bırakmayacaklar. Çünkü Tanrı'nın senin yardımına geldiği zamanı farketmedin.” Sonra İsa tapınağın avlusuna girerek satıcıları dışarı kovmaya başladı. Onlara, “ ‘Evim dua evi olacak’ diye yazılmıştır. Ama siz onu haydut inine çevirdiniz” dedi. İsa her gün tapınakta öğretiyordu. Başkâhinler, din bilginleri ve halkın ileri gelenleri ise O'nu yok etmek istiyor, ama bunu nasıl yapacaklarını bilemiyorlardı. Çünkü bütün halk O'nu can kulağıyla dinliyordu.

LUKA 19:28-48 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

İsa bunları söyledikten sonra, Yeruşalime çıkarak önde yürüyordu. Ve vaki oldu ki, Beytfaci ile Beytanyaya yaklaştığı zaman, Zeytinlik denilen dağda, şakirtlerinden ikisini gönderip dedi: Karşınızdaki köye gidin; oraya girince şimdiye kadar üzerine kimsenin binmemiş olduğu bağlı bir sıpa bulacaksınız; onu çözüp getirin. Ve eğer bir kimse: Onu niçin çözüyorsunuz? diye sorarsa, şöyle dersiniz: Rabbin ona ihtiyacı var. Ve gönderilmiş olanlar gittiler, kendilerine söylediği gibi buldular. Sıpayı çözdükleri zaman, sahipleri onlara: Niçin sıpayı çözüyorsunuz? dediler. Onlar da: Rabbin ona ihtiyacı var, dediler. Onu İsaya getirdiler; ve esvaplarını sıpanın üzerine koyarak İsayı üstüne bindirdiler. O giderken, esvaplarını yola seriyorlardı. Ve artık oraya yaklaştığı zaman, Zeytinlik dağının inişinde, bütün şakirtlerin kalabalığı görmüş oldukları bütün kudret işlerinden dolayı sevinerek yüksek sesle Allaha hamdetmeğe başladılar; ve dediler: Rabbin ismile gelen Kıral mubarek olsun; gökte selâmet ve en yücelerde izzet! Ve kalabalık içindeki Ferisilerden bazıları İsaya: Muallim, şakirtlerini azarla, dediler. İsa da cevap verip dedi: Size derim ki, eğer bunlar susarlarsa, taşlar bağıracaktır. İsa yaklaştığı vakit, şehri gördü, ve onun üzerine ağlıyarak dedi: Bugün olsun, selâmete yarıyan şeyleri keşke sen bilseydin! şimdi ise, senin gözlerine onlar saklıdır. Çünkü senin üzerine günler gelecek ki, düşmanların çevrene siper yapacaklar, çevreni kuşatacaklar, her yandan seni sıkıştıracaklar, seni ve içinde olan evlâdını yere çalacaklar; ve senin içinde taş üstünde taş bırakmıyacaklar; zira sen ziyaretinin vaktini bilmedin. İsa mabede girip satıcıları dışarı atmağa başladı, ve onlara dedi: “Ve benim evim dua evi olacak,” diye yazılmıştır; fakat siz onu “bir haydut ini” ettiniz. İsa her gün mabette talim ediyordu. Fakat başkâhinler, yazıcılar ve kavmın ileri gelenleri onu helâk etmeği arıyor, ve yapacak bir şey bulamıyorlardı; çünkü bütün halk İsayı dinliyerek ona takılmış idi.

LUKA 19:28-48 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

İsa bu sözleri söyledikten sonra, onlardan önce Yeruşalim'e doğru yola çıktı. Zeytinlik Dağı denen tepenin eteğinde Beytfaci'ye ve Beytanya'ya yaklaşınca, İsa öğrencilerden ikisini gönderdi. Onlara, “Karşıdaki köye gidin” dedi, “Oraya gidince bağlı duran bir sıpa göreceksiniz. Ona daha önce hiç kimse binmemiştir. Onu çözüp getirin. Eğer biri size, ‘Onu neden çözüyorsunuz?’ diye sorarsa, ‘Bu Rab için gereklidir’ diyeceksiniz.” Gönderilenler gittiler, her şeyi İsa'nın dediği gibi buldular. Sıpayı çözüyorlardı ki, sahipleri, “Bu sıpayı neden çözüyorsunuz?” diye sordular. Öğrenciler de, “Bu, Rab için gereklidir” dediler. Sıpayı alıp İsa'ya getirdiler. Kendi giysilerini sıpanın üstüne atarak, İsa'nın binmesine yardım ettiler. İsa ilerlerken halk da giysilerini yolluk gibi yere serdi. İsa Zeytinlik Dağı'nın alt yamacına yaklaştığında, tüm öğrenciler sevinçten coşarak, tanık oldukları mucizelerin hepsine ilişkin yüksek sesle Tanrı'ya övgü sundular. Şöyle bağırıyorlardı: “Rab'bin adıyla gelen Kral'a övgüler olsun. Gökte esenlik, Yücelerde Olan'a yücelik olsun!” Kalabalığın içinden bazı Ferisiler İsa'ya, “Öğretmen, öğrencilerini sustur!” dediler. İsa, “Size derim ki, bunlar susarlarsa taşlar bağıracak” diye yanıtladı. İsa yaklaşıp kenti görünce onun için ağladı. “Keşke bugün nelerin seni esenliğe kavuşturacağını bilseydin!” dedi, “Ama şimdi onlar gözlerinden gizli kalıyor. Düşmanlarının çevrende siper kazıp seni kuşatacakları, her yönden saracakları günler geliyor. Seni de, bağrında taşıdığın çocuklarını da kaldırıp yere çarpacaklar. Sende taş üstünde taş bırakmayacaklar. Çünkü sen tanrısal ziyaret vaktini bilmedin.” İsa tapınağa girdi, oradaki satıcıları dışarı atmaya başladı. Onlara, “Kutsal Kitap'ta şöyle yazılmıştır” dedi: “Evim dua evi olacak. Ama siz onu haydut inine çevirdiniz.” Her gün tapınakta öğretiyordu. Başkâhinler, dinsel yorumcular ve halkın yöneticileri O'nu yok etmek istiyordu. Ne var ki, uygun ortamı bulamıyorlardı. Çünkü tüm halk can kulağıyla O'nu dinliyordu.