LUKA 20:1-26

LUKA 20:1-26 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

O günlerden birinde, İsa tapınakta halka öğretip Müjde'yi duyururken, başkâhinler ve din bilginleri, ileri gelenlerle birlikte çıkageldiler. O'na, “Söyle bize, bunları hangi yetkiyle yapıyorsun? Bu yetkiyi sana kim verdi?” diye sordular. İsa onlara şu karşılığı verdi: “Ben de size bir soru soracağım. Söyleyin bana, Yahya'nın vaftiz etme yetkisi Tanrı'dan mıydı, insanlardan mı?” Bunu aralarında şöyle tartıştılar: “ ‘Tanrı'dan’ dersek, ‘Ona niçin inanmadınız?’ diyecek. Yok eğer ‘İnsanlardan’ dersek, bütün halk bizi taşa tutacak. Çünkü Yahya'nın peygamber olduğuna inanmışlardır.” Sonunda, “Nereden olduğunu bilmiyoruz” yanıtını verdiler. İsa da onlara, “Ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylemeyeceğim” dedi. İsa sözüne devam ederek halka şu benzetmeyi anlattı: “Adamın biri bağ dikti, bunu bağcılara kiralayıp uzun süre yolculuğa çıktı. Mevsimi gelince, bağın ürününden payına düşeni vermeleri için bağcılara bir köle yolladı. Ama bağcılar köleyi dövüp eli boş gönderdiler. Bağ sahibi başka bir köle daha yolladı. Bağcılar onu da dövdüler, aşağılayıp eli boş gönderdiler. Adam bir üçüncüsünü yolladı, bağcılar onu da yaralayıp kovdular. “Bağın sahibi, ‘Ne yapacağım?’ dedi. ‘Sevgili oğlumu göndereyim. Belki onu sayarlar.’ “Ama bağcılar onu görünce aralarında şöyle konuştular: ‘Mirasçı budur; onu öldürelim de miras bize kalsın.’ Böylece, onu bağdan dışarı atıp öldürdüler. “Bu durumda bağın sahibi onlara ne yapacak? Gelip o bağcıları yok edecek, bağı da başkalarına verecek.” Halk bunu duyunca, “Tanrı korusun!” dedi. İsa gözlerinin içine bakarak şöyle dedi: “Öyleyse Kutsal Yazılar'daki şu sözün anlamı nedir? ‘Yapıcıların reddettiği taş, İşte köşenin baş taşı oldu.’ O taşın üzerine düşen herkes paramparça olacak, taş da kimin üzerine düşerse onu ezip toz edecek.” İsa'nın bu benzetmeyi kendilerine karşı anlattığını farkeden din bilginleriyle başkâhinler O'nu o anda yakalamak istediler, ama halkın tepkisinden korktular. İsa'yı dikkatle gözlüyorlardı. O'na, kendilerine dürüst süsü veren muhbirler gönderdiler. O'nu, söyleyeceği bir sözle tuzağa düşürmek ve böylelikle valinin yetki ve yargısına teslim etmek istiyorlardı. Muhbirler O'na, “Öğretmenimiz, senin doğru olanı söyleyip öğrettiğini, insanlar arasında ayrım yapmaksızın Tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini biliyoruz. Sezar'a vergi vermemiz Kutsal Yasa'ya uygun mu, değil mi?” diye sordular. Onların hilesini anlayan İsa, “Bana bir dinar gösterin” dedi. “Üzerindeki resim ve yazı kimin?” “Sezar'ın” dediler. O da, “Öyleyse Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını Tanrı'ya verin” dedi. İsa'yı, halkın önünde söylediği sözlerle tuzağa düşüremediler. Verdiği yanıta şaşarak susup kaldılar.

LUKA 20:1-26 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

V E vaki oldu ki, günün birinde, mabette halka öğretir ve incili vâzederken, başkâhinler, yazıcılar ile ihtiyarlar onun üzerine vardılar; ve ona: Bize söyle, bu şeyleri ne salâhiyetle yapıyorsun? yahut bu salâhiyeti sana veren kimdir? diye söylediler. İsa onlara cevap verip dedi: Ben de size bir şey soracağım, ve bana söyleyin: Yahyanın vaftizi gökten mi, yoksa insanlardan mı idi? Onlar birbirlerile söyleşip dediler: Eğer: Gökten, dersek, bize: Niçin ona inanmadınız? diyecektir. Fakat biz: İnsanlardan, dersek, bütün halk bizi taşlıyacaktır; çünkü onlar Yahyanın peygamber olduğuna kanmıştırlar. Ve: Nereden olduğunu bilmiyoruz, cevabını verdiler. İsa onlara dedi: Ben de size bu şeyleri ne salâhiyetle yaptığımı söylemem. İsa halka şu meseli söylemeğe başladı: Bir adam bağ dikti, onu bağcılara kiraya verdi, ve uzun bir zaman için başka memlekete gitti. Ve mevsiminde mahsulünden kendisine vermeleri için, bağcılara bir hizmetçi gönderdi; fakat bağcılar onu dövdüler, eli boş gönderdiler. Başka bir hizmetçi daha gönderdi; onu da dövdüler; ve hakaret edip eli boş gönderdiler. Bir üçüncüsünü de gönderdi; onu da yaraladılar, ve dışarı attılar. Bağ sahibi de: Ne yapayım? Sevgili oğlumu göndereyim; belki ona hürmet ederler, dedi. Fakat bağcılar onu gördükleri zaman: Bu varistir; onu öldürelim de miras bize kalsın, diye öğütleştiler. Ve onu bağdan dışarı atıp öldürdüler. İmdi bağın sahibi onlara ne yapacaktır? Gelecek, bu bağcıları helâk edecek, ve bağı başkalarına verecektir. Bunu işittikleri zaman: Allah etmesin! dediler. Fakat İsa onlara baktı ve dedi: Öyle ise, bu yazılı olan nedir? “Yapıcıların reddettikleri taş, Köşenin başı oldu.” Her kim o taşın üzerine düşerse, parçalanacak; fakat o, kimin üstüne düşerse, onu toz gibi dağıtacaktır. Yazıcılar ve başkâhinler hemen o saatte İsaya el atmak istediler; ve halktan korktular; çünkü onun kendilerine karşı bu meseli söylediğini anladılar. Ve onu göz altına aldılar, ve onu sözü ile tutsunlar da valinin hükmüne ve salâhiyetine versinler diye, kendilerini salih gösteren çaşıtlar gönderdiler. Onlar: Muallim, biz senin doğrulukla söylediğini ve öğrettiğini biliyoruz, hiç kimsenin şahsına bakmazsın, fakat Allahın yolunu doğrulukla öğretiyorsun; bizim için Kaysere vergi vermek caiz mi, yahut değil mi? diye ondan sordular. Fakat İsa onların kurnazlığını anladı, ve kendilerine dedi: Bana bir dinar gösterin. Ondaki suret ve yazı kimindir? Onlar: Kayserin, dediler. İsa da onlara dedi: Öyle ise, Kayserin şeylerini Kaysere, ve Allahın şeylerini Allaha ödeyin. Onlar halkın önünde bu sözü ona karşı kullanamadılar; onun cevabına şaştılar, ve sustular.

LUKA 20:1-26 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Bir gün İsa tapınakta halka öğretip Sevindirici Haber'i yayarken, başkâhinler, dinsel yorumcular ve ileri gelenler hep birlikte O'na yaklaştılar. “Bize söyle bakalım” dediler, “Bu işleri hangi yetkiyle yapıyorsun? Bu yetkiyi sana veren kim?” İsa, “Ben size bir soru sorayım” diye yanıtladı, “Söyleyin bana: Yahya'nın vaftiz etme yetkisi nereden geldi? Tanrı'dan mı, yoksa insanlardan mı?” Aralarında düşünmeye başladılar. Şöyle diyorlardı: “Eğer Tanrı'dandır diyecek olsak, O bize, ‘Öyleyse neden ona inanmadınız?’ diye soracak. Yok eğer, ‘İnsanlardandır’ desek, tüm halk bizi taşlar. Çünkü Yahya'nın peygamber olduğuna kanmış bulunuyorlar.” Bunun üzerine, nereden geldiğini bilmediklerini söylediler. İsa, “Öyleyse, ben de size bu işleri hangi yetkiyle yaptığımı söylemeyeceğim” dedi. İsa halka şu simgesel öyküyü anlatmaya başladı: “Bir adam asma dikti, bağı bağcılara kiralayarak uzun bir süre için başka bir ülkeye gitti. Bağ bozumunda, ürünün bir bölümünü kendisine vermeleri için kiracılarına bir köle gönderdi. Ama kiracılar onu tartaklayıp eli boş gönderdiler. Adam başka bir köle gönderdi. Onu da tartaklayıp aşağıladılar ve eli boş gönderdiler. Adamcağız üçüncü bir köle gönderdi. Onu da yaralayıp dışarı attılar. “Bunun üzerine bağ sahibi, ‘Ne yapayım?’ dedi, ‘Sevgili oğlumu göndereyim bari. Belki ona saygı gösterirler.’ Ama kiracılar oğlunu görünce, ‘İşte malları miras alacak olan burada!’ diye aralarında konuştular, ‘Haydi, şunu öldürelim de mirasına konalım.’ Böylece onu bağdan dışarı sürükleyip öldürdüler. Şimdi, bağ sahibi onlara ne yapacak? Gidip o kiracıları yok edecek, bağı da başkalarına verecek.” Bunu duyanlar, “Tanrı korusun!” dediler. İsa onların gözlerinin içine bakarak sordu: “Öyleyse, yazılmış olan şu söz ne anlam taşır? “ ‘Yapıcıların reddettiği Taş İşte köşenin baş taşı oldu.’ ” “Bu Taş'ın üzerine düşen herkes paramparça olacak. Taş da kimin üstüne düşerse onu ezip toz edecek.” Dinsel yorumcularla başkâhinler o anda O'nu yakalamak istedilerse de, halktan korktular. Çünkü bu simgesel öyküyle kendilerine değindiğini anladılar. İsa'yı gözlemeye başladılar. O'nu kendi sözüyle tuzağa düşürmek istiyorlardı. Sözde doğru kişiler gibi davranan, ama gerçekte O'nu valinin yetkisine ve yargılamasına teslim etmeyi amaçlayan casuslar gönderdiler. Bunlar O'na, “Ey Öğretmen, doğru konuştuğunu ve öğrettiğini, kimseyi kayırmadığını biliyoruz” dediler, “Tam tersine, gerçekten Tanrı yolunu öğretiyorsun. Söyle bize: Sezar'a vergi ödemek bizim için yasal mı, yoksa değil mi?” İsa onların kurnazlığını bildiğinden şöyle dedi: “Bana bir dinar gösterin. Bunun üzerindeki yüz ve yazı kimindir?” Onlar, “Sezar'ın!” diye yanıtladılar. Bunun üzerine İsa, “Öyleyse” dedi, “Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını da Tanrı'ya verin.” Halkın önünde O'nu kendi sözüyle tuzağa düşüremediler. Verdiği yanıta şaşarak susup kaldılar.