LUKA 24:1-53
LUKA 24:1-53 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
Kadınlar haftanın ilk günü, sabah çok erkenden, hazırlamış oldukları baharatı alıp mezara gittiler. Taşı mezarın girişinden yuvarlanmış buldular. Ama içeri girince Rab İsa'nın cesedini bulamadılar. Onlar bu durum karşısında şaşırıp kalmışken, şimşek gibi parıldayan giysilere bürünmüş iki kişi yanlarında belirdi. Korkuya kapılan kadınlar başlarını yere eğdiler. Adamlar ise onlara, “Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?” dediler. “O burada yok, dirildi. Daha Celile'deyken size söylediğini anımsayın. İnsanoğlu'nun günahlı insanların eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini bildirmişti.” O zaman kadınlar İsa'nın sözlerini anımsadılar. Mezardan dönüp bütün bunları Onbirler'e ve ötekilerin hepsine bildirdiler. Bunları elçilere anlatanlar, Mecdelli Meryem, Yohanna, Yakup'un annesi Meryem ve bunlarla birlikte bulunan öbür kadınlardı. Ne var ki, bu sözler elçilere saçma geldi ve kadınlara inanmadılar. Yine de, Petrus kalkıp mezara koştu. Eğilip içeri baktığında keten bezlerden başka bir şey görmedi. Olay karşısında şaşkına dönmüş bir halde oradan uzaklaştı. Aynı gün öğrencilerden ikisi, Yeruşalim'den altmış ok atımı uzaklıkta bulunan ve Emmaus denilen bir köye gitmekteydiler. Bütün bu olup bitenleri kendi aralarında konuşuyorlardı. Bunları konuşup tartışırlarken İsa yanlarına geldi ve onlarla birlikte yürümeye başladı. Ama onların gözleri O'nu tanıma gücünden yoksun bırakılmıştı. İsa, “Yolda birbirinizle ne tartışıp duruyorsunuz?” dedi. Üzgün bir halde, oldukları yerde durdular. Bunlardan adı Kleopas olan O'na, “Yeruşalim'de bulunup da bu günlerde orada olup bitenleri bilmeyen tek yabancı sen misin?” diye karşılık verdi. İsa onlara, “Hangi olup bitenleri?” dedi. O'na, “Nasıralı İsa'yla ilgili olayları” dediler. “O adam, Tanrı'nın ve bütün halkın önünde gerek söz, gerek eylemde güçlü bir peygamberdi. Başkâhinlerle yöneticilerimiz O'nu, ölüm cezasına çarptırmak için valiye teslim ederek çarmıha gerdirdiler; oysa biz O'nun, İsrail'i kurtaracak kişi olduğunu ummuştuk. Dahası var, bu olaylar olalı üç gün oldu ve aramızdan bazı kadınlar bizi şaşkına çevirdiler. Bu sabah erkenden mezara gittiklerinde, O'nun cesedini bulamamışlar. Sonra geldiler, bir görümde, İsa'nın yaşamakta olduğunu bildiren melekler gördüklerini söylediler. Bizimle birlikte olanlardan bazıları mezara gitmiş ve durumu, tam kadınların anlatmış olduğu gibi bulmuşlar. Ama O'nu görmemişler.” İsa onlara, “Sizi akılsızlar! Peygamberlerin bütün söylediklerine inanmakta ağır davranan kişiler! Mesih'in bu acıları çekmesi ve yüceliğine kavuşması gerekli değil miydi?” dedi. Sonra Musa'nın ve bütün peygamberlerin yazılarından başlayarak, Kutsal Yazılar'ın hepsinde kendisiyle ilgili olanları onlara açıkladı. Gitmekte oldukları köye yaklaştıkları sırada İsa, yoluna devam edecekmiş gibi davrandı. Ama onlar, “Bizimle kal. Neredeyse akşam olacak, gün batmak üzere” diyerek O'nu zorladılar. Böylece İsa onlarla birlikte kalmak üzere içeri girdi. Onlarla sofrada otururken İsa ekmek aldı, şükretti ve ekmeği bölüp onlara verdi. O zaman onların gözleri açıldı ve kendisini tanıdılar. İsa ise gözlerinin önünden kayboldu. Onlar birbirine, “Yolda kendisi bizimle konuşurken ve Kutsal Yazılar'ı bize açıklarken yüreklerimiz nasıl da sevinçle çarpıyordu, değil mi?” dediler. Kalkıp hemen Yeruşalim'e döndüler. Onbirler'i ve onlarla birlikte olanları toplanmış buldular. Bunlar, “Rab gerçekten dirildi, Simun'a görünmüş!” diyorlardı. Kendileri de yolda olup bitenleri ve ekmeği böldüğü zaman İsa'yı nasıl tanıdıklarını anlattılar. Bunları anlatırlarken İsa gelip aralarında durdu. Onlara, “Size esenlik olsun!” dedi. Ürktüler, bir hayalet gördüklerini sanarak korkuya kapıldılar. İsa onlara, “Neden telaşlanıyorsunuz? Neden kuşkular doğuyor içinizde?” dedi. “Ellerime, ayaklarıma bakın; işte benim! Dokunun da görün. Hayaletin eti kemiği olmaz, ama görüyorsunuz, benim var.” Bunu söyledikten sonra onlara ellerini ve ayaklarını gösterdi. Sevinçten hâlâ inanamayan, şaşkınlık içindeki öğrencilerine, “Sizde yiyecek bir şey var mı?” diye sordu. Kendisine bir parça kızarmış balık verdiler. İsa onu alıp gözlerinin önünde yedi. Sonra onlara şöyle dedi: “Daha sizlerle birlikteyken, ‘Musa'nın Yasası'nda, peygamberlerin yazılarında ve Mezmurlar'da benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir’ demiştim.” Bundan sonra Kutsal Yazılar'ı anlayabilmeleri için zihinlerini açtı. Onlara dedi ki, “Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek; günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalim'den başlayarak bütün uluslara O'nun adıyla duyurulacak. Sizler bu olayların tanıklarısınız. Ben de Babam'ın vaat ettiğini size göndereceğim. Ama siz, yücelerden gelecek güçle kuşanıncaya dek kentte kalın.” İsa onları kentin dışına, Beytanya'nın yakınlarına kadar götürdü. Ellerini kaldırarak onları kutsadı. Ve onları kutsarken yanlarından ayrıldı, göğe alındı. Öğrencileri O'na tapındılar ve büyük sevinç içinde Yeruşalim'e döndüler. Sürekli tapınakta bulunuyor, Tanrı'yı övüyorlardı.
LUKA 24:1-53 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
F AKAT haftanın ilk gününde, seher vakti, kadınlar hazırlamış oldukları baharları getirerek kabre geldiler. Taşı kabirden yuvarlanmış buldular; ve içeri girip Rab İsanın cesedini bulmadılar. Ve vaki oldu ki, onlar bundan dolayı şaşırmış iken, işte, pırıldıyan esvapla iki adam yanlarında durdu; ve kadınlar korkup yüzlerini yere iğmiş oldukları halde, adamlar onlara dediler: Niçin diriyi ölüler arasında arıyorsunuz? O burada değil, fakat kıyam etti; daha Galilede iken, İnsanoğlunun günahkârların ellerine verilmesi, haça gerilmesi, ve üçüncü gün kıyam etmesi gerektir, diye onun size nasıl söylemiş olduğunu hatırlayın. Kadınlar da onun sözlerini hatırladılar; kabirden dönüp bütün bu şeyleri Onbirlere, ve bütün başkalarına söylediler. Bu kadınlar Mecdelli Meryem, Yoanna, ve Yakubun anası Meryemdi; ve onlarla beraber olan başka kadınlar bu şeyleri resullere söylediler. Bu sözler onların gözüne boş lakırdı göründü; ve kadınlara inanmadılar. Fakat Petrus kalkıp kabre koştu, iğilerek baktı, keten bezlerin yalnız durduğunu gördü; ve vaki olan şeye şaşarak evine gitti. Ve işte, yine o gün onlardan ikisi, Yeruşalimden altmış ok atımı uzakta Emmaus denilen bir köye gidiyorlardı. Olan bütün bu işleri birbirlerile söyleşiyorlardı. Ve vaki oldu ki, onlar söyleşir ve birbirlerine sorarlarken, İsa kendisi yaklaştı, onlarla beraber yürüdü. Fakat onu tanımasınlar diye gözleri tutulmuştu. Onlara dedi: Yürürken birbirinize söylediğiniz bu sözler nedir? Yüzleri kederli olarak durdular. Onlardan adı Kleopas olan biri cevap verip dedi: Misafir olarak Yeruşalimde oturur da, bu günlerde orada olan işleri bilmiyen yalnız sen misin? Onlara dedi: Hangi şeyler? Ve kendisine dediler: Allahın ve bütün halkın indinde işte ve sözde kudretli bir peygamber olan Nâsıralı İsa hakkındaki işler; ve başkâhinlerle bizim reislerimiz ölüme mahkûm edilmesi için onu nasıl ele verip haça gerdiler. Fakat biz, İsraili kurtaracak olan odur diye ummakta idik. Fakat bununla beraber, bu işler olalı üçüncü gündür. Bundan başka bizden bazı kadınlar sabah erken kabirde bulundular; onun cesedini bulmayınca geldiler; ve, o yaşıyor, diyen melekler rüyetini görmüş olduklarını söyliyip bizi şaşkın ettiler. Bizimle beraber olanlardan bazıları kabre gidip kadınların dedikleri gibi buldular; fakat onu görmediler. Ve onlara dedi: Ey anlayışsız adamlar, ve peygamberlerin bütün söylediklerine yürekleri geç inananlar! Mesihin bunları çekip izzetine girmesi gerek değil miydi? Ve Musa ile bütün peygamberlerden başlıyarak kitapların hepsinde kendi hakkındaki şeyleri onlara açtı. Varacakları köye yaklaştılar; ve o, daha ileri gidecekmiş gibi yaptı. Onu zorladılar: Bizimle beraber kal; çünkü akşam yakın, zaten gün bitmek üzredir, dediler. Onlarla beraber kalmak için içeri girdi. Ve vaki oldu ki, onlarla beraber sofraya oturduğu vakit, ekmeği aldı, şükran duasını etti; ve kırıp onlara verdi. Ve onların gözleri açıldı, onu tanıdılar; ve o, kendilerine görülmez oldu. Ve birbirine dediler: O, yolda bizimle konuşurken, kitapları bize açarken, içimizde yüreğimiz yanmıyor mıydı? Ve hemen o saatte kalktılar, Yeruşalime döndüler, Onbirler ile beraberlerinde olanları bir arada toplanmış buldular, ve: Rab gerçek kıyam etti, ve Simuna göründü, diyorlardı. Ve bunlar yolda vaki olanları, ve ekmeği kırdığında onun kendileri tarafından nasıl tanılmış olduğunu anlattılar. Onlar bu şeyleri söylerken, İsa kendisi ortalarında durup onlara: Size selâmet! dedi. Fakat onları yılgınlık aldı, ve çok korkarak bir ruh gördüklerini sandılar. Ve onlara dedi: Neden şaşırıyorsunuz? Niçin yüreğinizde düşünceler doğuyor? Ellerime, ayaklarıma bakın; bizzat benim, kendim; bana ellerinizi sürün ve bakın; çünkü bende olduğunu gördüğünüz gibi, bir ruhta et ve kemik yoktur. Bunu söyledikten sonra, onlara ellerini, ayaklarını gösterdi. Onlar sevinçten henüz inanmıyıp şaşmakta iken, onlara dedi: Burada yiyecek bir şeyiniz var mı? Kendisine bir parça kızarmış balık verdiler. Onu aldı ve önlerinde yedi. Ve onlara dedi: Benim hakkımda Musanın şeriatinde, peygamberlerde ve mezmurlarda yazılmış olan bütün şeylerin yerine gelmesi gerektir, diye daha sizin ile beraberken, söylediğim sözler bunlardır. O zaman kitapları anlamak için onların zihnini açtı; ve onlara dedi: Böyle yazılmıştır, Mesih elem çekecek, üçüncü gün ölülerden kıyam edecek, ve Yeruşalimden başlıyarak bütün milletlere günahların bağışlanması için onun isminde tövbe ilân edilecektir. Siz bu şeylerin şahitlerisiniz. Ve işte, ben Babamın vadini üzerinize gönderirim; fakat yukardan size kuvvet giydirilinciye kadar, siz şehirde oturun. Ve onları Beytanya karşısına kadar çıkardı; ellerini kaldırıp onları mubarek kıldı. Ve vaki oldu ki, onları mubarek kılarken kendilerinden ayrıldı, ve göke kaldırıldı. Onlar da ona secde kıldılar, büyük sevinçle Yeruşalime döndüler; ve daima Allaha hamdederek mabette idiler.
LUKA 24:1-53 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
Haftanın ilk günü, sabah erkenden kadınlar hazırladıkları kokuları yanlarına alıp mezara geldiler. Taşı mezardan yuvarlanmış buldular. İçeri girince Rab İsa'nın cesedini bulamadılar. Onlar bu işe şaşıp dururken, ansızın yanlarında göz kamaştırıcı parlaklıkta giysiler kuşanmış iki adam durdu. Kadınlar korkuyla yüzlerini yere eğerken, adamlar, “Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?” dediler, “O burada değil, çünkü dirilmiştir. Daha Galile'deyken size söylediğini anımsayın. ‘İnsanoğlu'nun günahlı insanlar eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektir’ demişti.” Kadınlar İsa'nın bu sözlerini anımsadılar. Mezardan geri dönüp olup bitenleri on bir öğrenciye ve geriye kalan herkese anlattılar. Olayı habercilere anlatanlar Magdalalı Meryem, Yoanna, Yakup'un annesi Meryem ve beraberinde gelen başka kadınlardı. Ne var ki, bu sözler habercilere saçma geldi, kadınlara inanmadılar. Ama Petrus kalkıp mezara koştu. İçeriye eğildiğinde, sadece keten bezleri gördü. Olanlara şaşarak evine gitti. O gün onlardan ikisi Yeruşalim'den yaklaşık on bir kilometre uzaklıkta Emmaos denen bir kasabaya gidiyordu. Olup bitenleri birbirleriyle konuşuyorlardı. Onlar konuşup tartışırken İsa yaklaştı, onlarla birlikte yürüdü. Ne var ki, gözleri İsa'yı tanımaktan alıkondu. İsa, “Yolda yürürken birbirinizle konuşup durduğunuz nedir?” diye sordu. Duraksadılar. Üzüntü içindeydiler. Bunlardan adı Kleopas olan İsa'yı yanıtladı: “Bu günlerde Yeruşalim'de olup da orada geçen olaylardan hiç haberi olmayan tek kişi sen misin?” İsa, “Hangi olaylar?” diye sordu. “Nasıralı İsa'ya ilişkin olaylar” dediler, “Tanrı'nın önünde de, tüm halkın önünde de işleri ve sözleriyle güçlü bir peygamber olan İsa'ya. “Başkâhinlerimiz ve yöneticilerimiz O'nu ölümle yargılanması için valiye verdiler; sonra O'nu çarmıha gerdiler. Oysa biz İsrail'i kurtaracak kişinin O olacağını umuyorduk. Üstelik bütün bunlar olduktan üç gün sonra, aramızdan bazı kadınlar bizi şaşkına çevirdiler. Sabahın çok erken saatinde mezara uğradılar. Ama O'nun cesedini bulamadılar. Gelip bize, bir görüm gördüklerini, meleklerin O'nun yaşadığını bildirdiğini söylediler. Bizimle birlikte olanlardan bazıları mezara gittiler; her şeyin kadınların anlattığı gibi olduğunu gördüler. Ama O'nu görmediler.” İsa, “Ey akılsız insanlar!” dedi, “Peygamberlerin söylediği bunca şeye inanmakta yüreği ağır davrananlar! Mesih'in bunları çekmesi ve yüceliğine girmesi gerekli değil miydi?” Musa'dan ve bütün peygamberlerden başlayarak, Kutsal Yazılar'ın tümünde kendisine ilişkin gerçekleri onlara anlattı. Gitmekte oldukları kasabaya yaklaştıklarında İsa daha ileriye gidecekmiş gibi davrandı. Ama O'nu zorlayarak, “Bizimle kal” dediler, “Çünkü akşam bastırıyor ve gün sona eriyor.” İsa onlarla kalmak üzere içeri girdi. Kendileriyle birlikte sofraya oturdu. Ekmeği aldı, şükür sunduktan sonra bölüp onlara verdi. İşte o zaman gözleri açıldı ve O'nu tanıdılar. Sonra İsa görünmez oldu. Birbirlerine, “Yolda O bizimle konuşur, Kutsal Yazılar'ı açıklarken, içimizde yüreklerimiz yanıp tutuşmuyor muydu?” dediler. Hemen o saatte kalkıp Yeruşalim'e geri döndüler. Onbirler'i ve onlarla birliktekileri toplanmış buldular. “Rab gerçekten dirildi ve Simun'a göründü” diyorlardı. Onlar da yolda geçen olayları ve İsa'yı ekmek bölerken nasıl tanıdıklarını anlattılar. Onlar böyle konuşurken, İsa aralarında durdu (ve, “Üzerinize esenlik olsun!” dedi). Ama onlar korkuyla sarsılıp ürktüler. Bir ruh gördüklerini sandılar. İsa onlara, “Neden sarsılıyorsunuz?” dedi, “Yüreğinizde neden kuşkular doğuyor? İşte ellerime, ayaklarıma bakın. Ben O'yum. Bana ellerinizle dokunun da görün. Çünkü ruhun bedeni de, kemiği de yoktur. Oysa gördüğünüz gibi, benim var.” (Bunu söyledikten sonra onlara ellerini, ayaklarını gösterdi.) Sevinçten, şaşkınlıktan bir türlü inanamıyorlardı. İsa, “Burada yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye sordu. Onlar da kendisine bir parça ızgara balık verdiler. Bunu alıp gözleri önünde yedi. Sonra onlara, “Daha sizinle beraberken söylemiştim” dedi, “Musa'nın yasasında, peygamberlerde ve Mezmurlar'da benim için yazılmış olan her şeyin yerine gelmesi gerektir.” Bunun üzerine, Kutsal Yazılar'ı kavramaları için onlara anlayış verdi. “Şöyle yazılmıştır” dedi: “Mesih'in işkence çekmesi ve üçüncü gün ölüler arasından dirilmesi; O'nun adıyla günahların bağışlanmasını sağlayan tövbe bildirisinin Yeruşalim'den başlayarak tüm uluslara yayılması gerekir. Siz bunlara tanıksınız. İşte üzerinize Baba'nın vaadini gönderiyorum. Ama yücelerden gelecek güçle kuşatılıncaya dek kentte kalın.” Öğrencilerini Beytanya'ya kadar götürdü. Ellerini kaldırıp onları kutsadı. Onları kutsarken aralarından ayrıldı (ve göğe alındı). Onlar da (kendisine tapınıp) büyük sevinç içinde Yeruşalim'e döndüler ve sürekli olarak tapınakta Tanrı'yı yücelttiler.